15 Mayıs 2010 Cumartesi

Sandıklı'da güzel bir gelenek

SANDIKLI’DA
GÜZEL BİR GELENEK
SAKALI ŞERİF (LİHYE-İ SAADET) MERASİMİ

İlçemizde üç ayların başlangıcın da, Ramazan Bayramı, Kurban Bayramının arife günleri merkez Ulu Camiin de öğle namazına müteakip mutlaka şakalı şerif töreni olmaktadır. Bu sakalı şerif töreni ne zamandan beri olmaktadır. başlangıç tarihi bilinmemekle beraber. İlçemizde Ulu Camide ve Havai camisinde iki adet sakalı şerif mevcuttu. Fakat Ulu camide bulunan sakalı şerif 1995 yılında çalındı. (Sandıklı halkı ve ulu cami cemaati sakalı şerifin bulunması için çok gayret etti. Fakat bunu alanın geri getirir. Bu işini ticareti olamaz diye beklerken zaman geçti ve alan kişi veya kişiler bu mübarek emaneti geri getirmedi.) Ama ilçemizde Havai camisindeki ikinci sakalı şerif ile bu tören kesintisiz devam etmektedir.
Her yıl üç ayların başlangıcında Ramazan ve Kurban Bayramlarında saf saf uzun sıra oluşturularak Tekbirlerle, Salâvatı Şerifelerle, görevli kişilerin okuduğu mevlit, kaside ve ilahiler eşliğinde ulu cami görevlilerinin önderliğinde bu merasim yapılmaktadır.
Ülkemiz de sakalı şerifi olan, birçok büyük camisinde sakalı şerif merasimi yapılmaktadır. Sandıklıda da yıllardır yapılmakta olan Sakalı şerif merasiminde, bu yıl diğer yıllara göre katılım daha kalabalık oldu. Sakalı şerif öpme/görme sırasında, istisnada olsa sırayı ihlal edenleri insanlarımız tebessümle kınadı. Sıra ihlallerini hoşgörü ile karşıladı. Bu sıra ihlalleri başka ortamlarda böyle tebessümle hoşgörü ile karşılanmaz. Bu durumda gözden kaçmadı.
İnsanlarımız bu geleneğe daha fazla rağbet etti. Sakalı şerif töreni esnasında duygu yüklü anlar yaşandı. Ziyarete olan ilgi Peygamberimize olan sevginin yüksek tezahürü olarak algılandı. Cemaat bu ziyareti peygamber efendimizin ahlakı ile ahlaklaşmamıza vesile kılsın duaları ile devam edildi.
İlçemizde sakalı şerifi öpmek için insanlar Ulu caminin avlusunda, caminin etrafında meyyit taşının civarında sıra beklerler. Köy ve kasabalarımızdan birçok kişi bu merasime katılmak için mutlaka gelirler. Bazıları bu bekleme uzun sürerse şadırvanda abdest alır/abdestini yeniler. Manevi havanın yoğun olduğu bu ortamda bulunmak bir ayrıcalıktır. Sandıklılı bu ayrıcalığın farkındadır.
Yapılmakta olan sakalı şerif merasimi bu yıl bayanlara da sabah 10.30 başlayıp 12.00 ye kadar devam etti. Birçok bayan ilk defa sakalı şerifi gördü. Ulu caminin içini de birçok bayan ilk defa görmüş oldu. Bayanlar bu sakalı şerif merasiminin her yıl üç aylar ve bayramların arife günleri yapılmasını talep ediyorlar. Bayan kardeşlerimiz bizlere bu sakalı şerif merasimini akıl edip tertip edenlere teşekkür ediyoruz dediler.
Sakalı şerifi Sandıklıya kim nasıl getirdi kesin bilinmemekle beraber bazı rivayetler anlatılır. Eskiden ulaşım deve ile olduğundan Hicaza hac için altı ayda gidilip gelinirmiş. Bu hicaz yolculuğunda götürüp getiren bilirkişilerin (Bu kişilerin yol masraflarını hacca gidenler karşılıyor.) Sandıklılı olması Mekke ve Medine de Araplarla dostlukların oluşmasına vesile olur. O zamanlarda da Mekke’ye gidenler oradan birisinin delilli ile orada ikamet ederlermiş.. Bunu şimdi devlet aracılığı ile diyanet işleri yapmaktadır.(Mekke’de birisi mutlaka delil olacak ki gidenler orada serbest dolaşa bilsinler.) Bu dostluk neticesinde hediye olarak gönderildiği/getirildiği rivayet edilmektedir. Ayrıca Sandıklı'da Seyyit ve Kureyş'ten gelen sülaleler vardır. Bu kişilerin delaletiyle bu sakalı şeriflerin getirildiği/gönderildiği olabilir. Bu işin belgesi veya delili yoktur/olmazda.
Bir de Vakıf senetlerinden edinilen bilgiye göre ‘1242 hicri 1828 miladi tarihlerindeki vakıf senetlerinden anlaşılıyor ki Vakfı esyab-ı Fidan Hatun der garyei Akçebetrik tabiia Sandıklı deruhtei mütevellisi Mustafa bin Abdullah ile devriye olunan muhasebesi icarı nısfı esyap 160 lira Mekkei mükerreme ve Medinei Münevvere Fakirlerine mesrut 450 lira- Yani Akçedere köyünden Fidan hatun değirmeninin gelirinin yarısını Mekke ve Medine’deki Fukaralara vakfetmiştir. Vakfedilen bu para hacıları götürüp getiren deliller ile Mekke ve Medine’de ki fakirlere ulaştırılıyormuş. Bu irtibat sonucu da bir gelişme olabilir zannındayız. (H.Hüsrevoğlu)
Diğer bir husus ise Havai Camisinin yanındaki Hocazade (Havai)Medresesi ve bu Medresenin Uleması meşhur hocalardan oluşmakta imiş, Onlara gönderilebileceği veya onların getirdiği, diğer bir rivayettir. Bir başka rivayete göre bu Sakal-ı Şerifleri padişah 1. Ahmet Gül-ü Muhammed'i den herkes faydalansın diye tüp kafeslerin içine yerleştirip birçok yere dağıtmış. Sandıklıya da o tarihte gelebileceği tahmin arasındadır. Dolayısıyla Sandıklı’da iki tane sakalı şerif bulunması bundandır diye tevatüren aktarılmaktadır.
Merasim her yıl tekbirlerle açılan kırk parça ipek işlemeli bez bohçanın açılması ile başlar. En güzel kokular onlardadır. Merasim sırasında Sakalı Şerif önce öpülür, sonra iki göze sürülür ve öpen içinden salâvat getirir. Oradan çekilirken en az üç adım geri geri gidilir. İlk zamanlarda mihrabın önünde yapılan tören daha sonra, İnsanlar çok sıkıştığı için Minberin kapı geçişi olarak kullanıldığı şimdiki sisteme geçildi. Üç ayların başlamasına-Recep ayının ilk perşembesini halkımız " Namaz" diye adlandırır. Bu gün birçok kişi oruç tutar. Evlerde pişi, lokma, helva pide, katmer yapılarak dağıtılır. Bu adet Sandıklı da ve köylerimizde canlı bir şekilde devam eder."Evden koku çıksın, ölü diri ruhuna değsin" denir.
O gün halkımız birbirine "sakal-ı şerifi öptün mü" diye sorar ve hatırlatır.
Bu sakal taneleri, hakikaten Peygamber efendimize mi ait? Onun olmayanı onun gibi gösteriliyor olabilir mi? Gerçek sakal-ı şerif olup olmadığına ulema şöyle ispat yolu belirtmiştir: Hz Peygamberin üzerine güneş doğmadı. Sakal-ı şerif olduğu belirtilen saç-sakal teli güneşe tutulur. Eğer gölge olursa bu Hz peygambere ait değildir. Gölge olmazsa bu gerçektir. (H.Hüsrevoğlu)
Benden duyduğunuz ayet ve hadisi tebliğ edin! Beni İsrail’den bildirdiklerimi de söyleyin! Yalnız bana bilerek yalan isnat eden Cehennemdeki yerine hazırlansın! [Buhari]
Sanırım yukarıda ki hadis ve ulamanın açıklaması yeterlidir.
Merasim tekrar sakalı şeriflerin kırk adet işlemeli ipek bezlere bohçalanarak, çoluk çocuk büyük küçük, her yaştan insanın gözyaşları arasında, tekbirlerle sandukasına konmasıyla sona erdi. Geçmiş yıllarda Ulu camide sakalı şerif öpülür, Havai Camisinde oranın sakalı şerifi ortaya konur duası yapılırdı. Sonra tekrar yerine kaldırılırdı. Cemaat sonra dışarıdaki kabir’e okur, oradan Ali Çetinkaya’nın bulunduğu yerdeki mezarlığa giderdi. Eskiden, Muradin üstündeki kabir, Hacı Köyü ve Barbaros Karşındaki kabirler ziyaret edilip, okunurdu. Bazı yaşlılar halen bunu devam ettiriyor. Yeni nesil sadece şimdiki kabre ziyarete gidiyor. Önceki kabirleri bilmiyor unutuldu. (H.Hüsrevoğlu)
Osmanlı döneminde Sandıklı Macıl’lı bir askerin hicaz bölgesinde görev yapması sırasında çok sevildiğinden dolayı, ama komutanı ama yöre halkı tarafından kendisine iki adet sakalı şerif verildiğini, birini Macıl (Örenkaya) köyüne birini de Sandıklıya Ulu camiye getirdiği rivayeti de anlatılmaktadır. Macıl köyündeki Sakalı şerif yaklaşık 35/40 yıl önce çalınmıştı.
Macıl (Örenkaya) kasabasından Yunus Karaca 1341–1925 doğumlu Macıla sakalı şerif gelme olayını şöyle aktardı. Hicazdan birisi Ulu camiye koymak üzere falan şahsa(cami yetkilisi veya tanınmış birisi) şu emaneti götürüverirmisin diyor. Bizim köylü olan şahıs ta bir tane de bana köyüme verin götüreyim deyince veriyorlar. Oda o sakalı şerifin birini köye getiriyor. 1970’li yılların başında çaldırdık bakma gitsin. Sahip çıkamadık vesselam. Çok üzgünüm dedi. Aynı olayı oğlu ben Sait Karaca Hicazdan gönderen Macıla göndermiş diye odada konuştular öyle duymuştum dedi.
Halkımız arife günleri yapılan sakalı şerif merasiminin ve bu güzel geleneğin Sandıklımız da yıllarca devam etmesi için dua etmektedir.
Hz. Peygamber'e ait sakalların günümüze kadar üç yolla ulaştığı düşünülebilir: Birincisi Ashab-ı kiramdan, Hz. Peygamber'in sakalından bir parçaya sahip olanlar bunu ne pahasına olursa olsun korumak azmini göstermiş; vefat ederken de aynı duygularla evlâdına intikal ettirmiştir. Böylece bu sakal telleri asırlar boyunca kutsal bir miras olarak babadan oğula, dededen toruna intikal etmiştir. İkinci yol zaman içinde sonraki asırlarda yaşayan Müslümanların da bu mübarek sakaldan bir tek tele bile sahibi olmak arzusunu göstermeleridir. Böylece evlerinde, ellerinde sakal-ı şerif bulunan aileler, komşularına ve diğer din kardeşlerine, gösterdikleri aşırı sevgi ve ilgiden ötürü -ellerindeki miktar elverdiği ölçüde- armağan etmişlerdir. Böylece ikinci elden sahip olan aileler de bunu kutsal bir emanet bilmiş ve muntazam bir şekilde korumuşlardır. Türkler gibi peygamber efendimizi sağlığında görme şansı bulamayan Müslüman milletler ise çeşitli yollardan elde ettikleri bu tür hatıraları özenle muhafaza etmişlerdir.
Üçüncü yola gelince; zaman içinde halifeler bu tip sakal-ı şerif parçalarını gerek kaybolabileceği endişesiyle, gerekse halkın rağbet gösterdiği kutsal emanetleri elleri altında bulundurmak gayesiyle korumuşlardır. (Tahsin Öz, Hırka-i Saadet Dairesi ve Emanet-ı Mukaddese, İstanbul 1958)
Sandıklı Ulu camide otuz sene görev yapan Emekli imam H.Mustafa BAŞPINAR’
—Hocam otuz sene sakalı şerifi cemaate tuttunuz sizde ne gibi haller zuhur etti. Ne hissettiniz. Sakalı şerifi yakından gören sizdiniz.
‘’Sanki kalbime o mübarek sakalı şerif saplanıyor bana deva veriyor. Sağlık sıhhat enjekte ediyordu. Kendimi kuş gibi hafif ve anlatamayacağım/ifade edemeyeceğim değişik ortamda hissediyordum........
Keşke sakalı şerif çalınmasaydı da Cami yıkılsaydı bu millet onu yeniden aynısını yapardı.
Onu bulmak/tekrar elde etmek artık çok zor............... )
Yine on altı yıl bu görevi ifa eden Halil İbrahim NECİPOĞLU’na sorduk.
—Hocam görev yaptığınız süre içindesizde ne gibi haller zuhur etti. Ne hissettiniz. Sakalı şerifi yakından gören sizsiniz.
(Kelimelerle ifade etmek ne kadar zor bir iş. İnsan mutlaka o mübarek sakalı şerifi elinde tutunca bir başka oluyor. Anlatmaya gücüm yetmez ki. Lisan bu işte kifayetsiz kalır.)


Bu sene sakalı şerif merasimindeki ihtişamı görünce, sordum, duyduklarımı, bildiklerimi yazmak istedim...22.09.2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder