24 Mayıs 2010 Pazartesi

ANADOLU YUNUSTUR

Anadolu Yunustur şiir şöleni ardından
Ülkemizin değişik yerlerinden gelen şairler arasında daha önce ilçemizde öğretmenlik yapan M. Hanefi İSPİRLİ dostumuzun da olduğunu öğrenince katılmak artık vacip oldu dedik. Erzurum’dan Anadolu Yunustur şiir şölenine katılan Arkadaşımız Dostumuz Hanefi’yi dinlemek için Yeni yapılan Park Otele gittik.
Gece için ilçemize 35 civarında şair katıldı. Bunlar Ankara Elazığ, Diyarbakır, Gümüşhane, Mardin, Erzurum gibi uzak yakın yurdun değişik yerlerinden katılmışlardı. Şairlerin dünyası gerçekten farklıdır biliyordum. Evet, farklı olduğunu bir kez daha gördüm. Şair yaşadığı dünyayı, olayları ve insanları herkesten farklı algılayan kişilerdir veya öylediler.

Şiir gecesi özel getirilmiş bir bayan sunucunun takdimleri ile başladı. Ama sunucuyu gecenin mahiyeti ve Yunus ile bağdaştıramadık. Anadolu Yunustur da, Yunus torunları bu kadar da değildir. Doğrusu kıyafeti ile gecenin önüne geçmesinden hiç haz olmadım.
Gece ilk önceleri çıkan şairler 3–4 hatta beş şiir okuyarak başladı. İlk önce takdim edilenler mikrofonu alınca bırakmak istemediler. Yaren çavuşunun ben 25 kuruşa konuşurum 100 kuruşa susmam sıkılınca hatırlatın emi derdi. Bunu onlara da birileri hatırlattı. Zamanın yetmeyeceğinin farkında değiller miydi bilmiyorum. Ama daha önceleri de bunun gibi şiir şöleni gördük. O zamanda bazıları kendinde ayrıcalık görerek 4-5 şiirini okuyarak zamanı harcadılar. Diğerlerinin açıktan sitemini aldılardı. Şairler ince ruhlu insanlardır. Evet, ama birbirlerine karşıda tahammülleri hiç yok. Tabii ki onlarında etten kemikten olduğunu düşününce bir şey diyemiyoruz.

Şair kendi şiirini güzel okuyamaz derlerdi. Yâda şair şiir yazar, şiir okuyamaz derlerdi bilirdim. Ama kendi şiirini güzel okuyanda vardı. Hemşerimiz Afyonlu Şair Ali AKÇEKEN bunlardandı. Önümüzde ki bayan şiir güzeldi, güzel de okudu dedi. Yemen isimli şiirde güzeldi. Kimi şair memleket vatan millet derken kimi şair aşk sevgi sevgili, kimi şairde hasret ayrılık hatta ölüm gibi konuları işlemiş. Erzurum’dan Sadece bir şiir okumak için ilçemize davet edilen dostumuzu da şiirinden sonra ayakta alkışladık. Hanefi biraz fazlamı alkış aldı ne. Herhalde izleyiciler arasında öğretmenler çok olması hasebiyle tanıyanı çoktu kendiside uzun zaman önce Sandıklı da öğretmen olarak görev yapmıştı dedik. Ama onunda şiir okuması fevkalade idi. Şiir gecesinde bu kadar şair olması hepsinin de bir gecede şiir okuması sıralama sorunu açısından problemli oldu.
Bu arada ilçemizden de şairler vardı, şimdi çıkar derken onları göremedik. İlçemiz şairlerinin de şiir kitapları mevcuttu. Bestelenen şiirleri vardı. Tabi mum dibine ışık vermezmiş. Âdetimizdir. Evdeki dana olmazmış boğa derler ya kendi değerimizi de bu ara unuttuk.
Şair, güzel söz söyleyen ve sözü dinlenen bir kişi olarak kabul edilir ve saygı görür. Şiir büyülü sözmüş. Dinleyiciler de onlara gerekli alkışı verdiler sanırım. Biz öyle gördük. Şairlerimiz kitaplarını hep birbirlerine ikram ettiler. Bir de organize edenlere herhalde. Bu arada beğenen beğendiği şairin kitabını almak istese temin edemezdi. Çünkü satış olmadı. Satış olmayınca da imza merasimi gibi bir ortam doğmadı.

Şairler acayip insanlar aşk için her şey dediler.
Aşk= Ayrılmaktır, unutmaktır, karşılığı olmayan şeydir, acıdır acı çekmektir.
Aşk= yağmurlu gecede kaldırımlarda yalnız yalın ayak yürümektir.
Şair duygu selidir. Yıldızları evirir çevirir. Ay yasağı olan ülkede dolaşır.
Kimi Şair yok olmayı göze alır sevgili de yeniden doğmak için
Kimi şair seviyi gözlerinde saklarken,
Orhan Veli’de canı sıkılmış iki paket cigara içmiş
Şu aşk neye kadir değil ki
Şairin şiiri artık halkın malıdır derler,
/*******************/****************/******************/
Daha sonra Elazığ Belediyesi Kürsübaşı korosu konseri ve halk oyunları ekibinin gösterisini ve Kültür Bakanlığından Elazığ ve Sivaslı sanatçılardan türküler dinledik. Anadolu’nun yanık sesli sanatçılarının söylediği türkülerle izleyiciler değişik bir gece yaşadılar. Elazığlı Afyon eski belediye başkanı, Elazığlı Sandıklı eski mal müdürü, Elazığlı ve Sivaslı türkücünün Elazığ yöresine has halay çekmesi oyunları gerçekten hoş oldu. Çok beğeni kazandı. Gecenin güzel anlarından birisi idi.
/**********/****************/****************/****************/
İkinci gün yarenleri seyrettik. Yarenlerde görev alan misafirler unutamayacakları bir gün yaşadılar. Halk oyunlarımız, türkülerimiz, orta oyunlarımız beğeni ile izlendi. Orta oyununda söylenen tekerlemelere izleyicilerden de katılım olması oyuncular ile izleyicilerin bütünleşmesine vesile oldu. Bu da gecenin güzel taraflarından birisi idi. Bu arada Yaren çavuşunun elinde ki turayı hata yapana vurmasını yadırgayan izleyiciler vardı. Acımasız vuruyor diye şiddet içeriyor zehabına kapıldılar. Her ne kadar onun içinde pamuk var ses çıkarır ama acıtmaz desek de inandılar mı bilmiyorum. Ama tura da yarenlerin bir parçasıdır.
Sahne kılıç kalkan oyununa göre olmasa da Kılıç kalkan oyunumuzu seyretmek zaten başlı başına bir zevktir. Yarenlerin geleneksel en iyi performans gösteren misafire verdiği plaketi eski mal müdürü Bülent OĞRAŞ’a vermeyi tercih ettiler. O da ne sevindi ya. Gecedeki yarenlerin programından izleyiciler de, park otel müşterileri de Anadolu Yunustur misafirleri de memnun oldular. Anadolu Yunustur etkinliğine Yarenler ayrı bir renk katarak büyük alkış aldılar. Program bitimi ile otelden ayrılmaları ile Tanış olmak isteyenler onları tanıyamadılar. Her ne kadar çavuş birer, birer üstün körü yarenleri tanıtsa da.
/************/**************/**************/*
Kısa bir aradan sonra Esat Kabaklı sahne aldı. Her zamanki gibi sazı ile konuştu. Herkese şimdiden tavsiyem mutlaka bir saz çalabilmeli insan, bilmiyorsak çocuklarımıza bunu öğretmek için kurslarına falan göndermeliyiz. Belki de Saz çalmak Allah vergisi içten gelecek demi....
Esat abi ile adettendir bizde fotoğraf çektirdik. Onu çok zaman dinledim. Bu seferde büyük zevk ile dinledim.
Dinleyiciler onunla lambada titreyen alevi üşüttü.
Tuna nehri akmam derken
Karadeniz türkün bayrağına baktı,
Esat abi, çocuğuna nasihati ile coşkuyu zirveye taşıdı
Senden gider sonsuzluğa yol oğlum
Dört bir yana salmalısın kol oğlum
Ekmeğini aç olanla böl oğlum
Haram Yeme hak uğruna öl oğlum
Çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
Çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
Gez oğlum vatanına göz dikeni ez oğlum
Dostun kim düşmanın kim sez oğlum
Tarihini şerefinle yaz oğlum yaz oğlum
Diyerek nasihatine bizde gönülden iştirak ettik. Arada Esat abiden şiir dinlemekte güzel oldu. Derken sürgün, Yol yemez, Tanrıdan diledim, Çanakkale türküsü, Er meydanı, Türkiyem, Sarıkız, Karahisar kalasi yıkıldı. Herkes ayakta alkışlarken kimilerinin ise parmakları konuştu. Halk sanatçısı halkın sanatçısıdır. Kolay, kolay halk sanatçısı da olunmuyor herhalde. Sanatçıda halkın muteber saydığı kişilerden seslerden ve icrasından doğuyor. Zaman bir su gibi aktı geçti. Saat olmuş 23.30 Yukarıda ki nasihati çocuğumuza tekrar ederek geceye noktayı koyduk.

Bu vesile ile Park Otel’e katkılarından dolayı da vatandaş olarak teşekkür ederiz. Herhalde sahnenin arkasına Sandıklı Park Otel yazdırırlar amblemlerini korlar. Birçok kişi fotoğraf çekti. En azından mekân kendiliğinden fotoğrafta yer alırdı. Reklam canım işte
Birde gelenler arasında yerel gazetelerde köşe yazarları varmış. Misafirlerimizin gazetelerine köşe yazılarını göndermede internet sıkıntısı oldu. Bu kadar güzel bir otelin bir köşesinde birkaç bilgisayar olmalıymış. Bunun eksikliğini de Park otel yetkilileri giderirler sanırım.

Böyle etkinliklere gelenler sahnede şiir okuyan veya konuşan hatip ya da birisi bir şey icra ederken iki kişinin sohbet etmesi kadar kaba bir şey olamaz. Sükûnete davet edeni de tersleyen yine ne acıdır ki bizim insanımızdı.

Güzel şeyler oldu. Misafirler arasında eski bir dostumuzun olması ile Âcizane (birinci gün şiir gecesine ve Elazığ Belediyesi Kürsübaşı korosu konseri ve halk oyunları ekibinin gösterisini, ikinci gece ise yarenlerin programdan sonra Esat abi’nin gecesine) misafirin yanında katıldık. Bu etkinlik neticesinde dostlar edindik. Elağız’dan Yurdal DEMİREL beyi tanıdık. Kendisi hem şair hem yazar idi. Güzel sohbetimiz oldu.

Organizasyonun eksiği halkın katılımının olmaması idi. Yapılan bu etkinliklerde halkı mutlaka etkinliğe dâhil etmenin yolları aranmalı bulunmalıdır. Her ne kadar belediye hoparlöründen davet edinilse de. Bilbortlara davetiye asılsa da öyle ilanlar kabul görmüyor. İnsanımız davetsiz yere kolay, kolay gidemiyor. Biliyor ki davetsiz yere sokulursa hırsız olarak girmiş ve çapulçu olarak çıkmış olacak. Denir ki çağrıldığın yere üşenme, çağrılmadığın yere gözükme diye.
Öğretmen camiası görevli olarak hizmet ettiler. Programı güzellikle servis ettiler. Onları tebrik ederiz.

Organize demek ki böyle olmuyormuş. Yapılan bu etkinliğin daha çok kabul görmesi için halk olmalıydı. Halkın ayağına gidilmesi gerekiyorsa gideceğiz. Davet edeceğiz. En azından halk önderlerinin gelmesi sağlanmalıydı. Onlar gelirken yalnız gelmezler etrafını toplar gelirlerdi. Sonra bu gibi etkinliklerin reklamı neden olmuyor. Bir firma malını satmak için kapı, kapı dolaşıyorsa. Ürünü evlere servis ediyorsa bizde halkı böyle etkinliğe katmak zorundayız. Efradını cami, ağyarını mani olur. Böylece etkinliğinde bir eksiği kalmazdı. Bu kadar güzel bir etkinlikte sandalyelerin boş kalmasına gönlümüz razı olmamalıdır. İlgililere yinede teşekkür ederiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder