15 Aralık 2010 Çarşamba

FARFAR USTA

Farfar Usta
Hasan Hüseyin Özgül
1895(1315)-27.02.1977
Hasan Hüseyin amca 15 liler diye anılanlardandır. Yemen harbine katılır. Onunda içlerinde bulunduğu Osmanlı birliği dağılınca her asker kendi imkânları ile Anadolu’ya geçerler. Hasan Hüseyin amcada Sandıklı’ya döner. Harpten çıkan ülkemiz ekonomik sıkıntı içinde olduğundan insanlarımız zor durumda yaşarlar. Hasan Hüseyin amca Bursa’ya bıçak yapımını öğrenmek için gider. Orada bıçak yapımını öğrenir döner. Fakat ekonomik şartlar ağırdır. Gazi maaşı almak için müracaat etmesini isterler. O da kerhen müracaat yapar. Ama araştırmalarda firari gözükür. Gazi maaşı alamaz. O zaman Oğlum Farfar sana kolay para yok der ve hummalı bir çalışmaya girer. Hasan Hüseyin amca titiz keyfi çalışan ama usta birisidir. Ama sanayi de, ama sanayi dışında hatıra bırakmış bir şahsiyettir. Sanayi esnafı sanayi ustalarından Vanlı Ali’nin, Kullap Ahmet’in, Alalarlın Hulusi’nin, Karabük’ün, Farfar ustanın atışmalarını dinlemek için hususi vakit ayırırlardı. Herkes böylece saatini iyi bir saate, kendini de iyi bir muhabbete ayarlarlardı. Aşağıdan yukarıdan konuşurlar, fakat haddi aşmazlar perdeli konuşurlardı.
Araposmanların Ömer Abi ile bir gün muhabbet ediyorduk. Önümüzde kurban bayramı vardı. Farfar ustadan söz açıldı. Farfar ustanın kurban bayramı öncesi bir anısını konuştuk.
Farfar ustaya bir kurban bayramı öncesi hizmete gitmiştim. Usta dedim. Bana Omar otur dedi. Ben hizmete geldiğimi elimdeki parçanın yapılması gerektiğini söyledim. Tamam, yapalım otur dedi. Ben Farfar ustaya baktım gözleri dolu, sinirden patlayacaktı. O arada garson geçti ona iki çay getirmesini işaret etti. Farfar ustam oturuyordu bende karşısına bişiler bulup oturdum. Farfar usta boşalacaktı. Derdini birisi ile paylaşacaktı. Farfar usta başladı anlatmaya;
Farfar usta kurban bayramı öncesi 90 adet bıçak yapmış. Bu bıçakları satıp kurban kesmektir niyeti. Bir akşam yemek sonrası evinde karı, kızım inşallah bu kurban borçsuz dertsiz bir kurban keseceğim. 90 tane bıçak yaptım. Hepside çok güzel oldu. Jilet maşallah. Jilet gibiler der. İnşallah Allah müşteri nasip etsin hepsini satalım. Isparta’ya kadar bütün yerlere gidecem. Bıçakları satacam. Allah Rabbim inşallah bol müşteri nasip etsin diyerek konuşmuş. Bu düşüncelerini evindekilerle de yani karısı ve kızı ile de böylece paylaşmış.
Büyükçe ne bir heybenin iki gözüne bıçakları doldurmuş. Heybenin ortasından başını geçirip, Isparta’ya doğru yola koyulmuş. Düşüncesi Sandıklı’dan Isparta’ya gidesiye kadar yol üstünde veya yakınında ne kadar köy kasaba varsa buralara girip bıçakları satmak. Yolculuk yayandır. Vasıta yoktur. Bunu da göz önüne almış. Çok azimliymiş. Köylerde odalarda kalacak gündüzleri yol alacakmış
Farfar amca Isparta’ya kadar ne kadar köy kasaba varsa girer. Kahvelerde odalarda bıçak satmak istediğini önümüzde kurban bayramının olduğunu anlatır. Bıçakları sergiler. Isparta’da pazarı alır, geri döner. Tekrar köy ve kasabalara girerek Sandıklı’ya arife den bir gün önce geri gelir. Ne yazık ki üç beş bıçak anca satmıştır. Evine döner. Bir odaya çekilir hüngür, hüngür ağlar. Ya Rap günahlarımı affet beni yoklukla imtihan etme, bıçak yapmakla niyetim borçsuz dertsiz bir kurban kesmekti… Diyerek dualarını yaparak sabaha kadar ağlamış. Farfar amca hep borçla kurban kestiğini bu senede nasip olursa çalışıp çabalayıp borçsuz kurban kesmek olduğunu anlatı. Ama hayat oğlum hiçbir zaman istediğin gibi gelişmez. Hayatta hiçbir şey her zaman istediğin gibi olmaz. Hayatı doluya koydum daşmadı, boşa koydum almadı. Ahhh. İdare olacaksan yap sat, adam olacaksan al sat diye konuştu. Bende onu babam geç kalınca kızar diye de heyecanla dinledim.

*******************
Farfar ustanın yaptığı kilitler perdeli olurdu. Bir anahtar diğer kilidi açmazdı. Anahtar, kilit yapımında mahirdi. Tulumba yapardı. Koyunların kulağını delen en yapardı. Bu en şekilli delerdi koyunların kulağını. Tırpan yapardı. Tırpana kaynak yapardı tamir ederdi yani. Bunları elde yapardı. Eğe ile yontar çekiçle döverdi. Demiri kızdırır şekil verirdi. Farfar usta örste çalışır kene müzik sesi çıkarttırırdı. Ritimli vurur ahenkli ses çıkardı. Sanatkarı severdi. Kapı zembereğini elinde ağartırdı.
Farfar usta her şeyi yapardı. Herkesin işini yapmazdı. Hatiplerin Erol geldi mi elindeki tüm işleri kor ‘’Hoş geldin küçük adam’’ der. Onun ne işi varsa yapardı. Ona çay kahve ısmarlar yemek teklif ederdi. Erol onunla konuşur kene emir vaki konuşur. Farfar da tebessüm ederdi. Hatiplerin rahmetli Erol’u çok severdi.
Futbol oynayan zamanın gençleri topa gelişigüzel vurup topu kaleye gol değil de auta atarsa seyirci bağırırdı. Farfar ustaya git. Farfar ustaya git de ayağını çekiçle dövsün eğe ile yontsun, mengenede düzeltiversin diye bağırırlardı bu Farfar Ustanın, ustalığının literatüre böyle geçtiğinin göstergesiydi. Sanayinin duayenlerinden birisidir. Seksen küsur yaşında öldü. Kolay yaşamadı. Hayatını zorluklarıyla yaşadı.
Alalların Hulusi ile çok dalaşırlardı. Mesela; eskiden köylüler pazartesi günü yoğurttu getirdi mi dükkânın kepenğin yanında bir çiviye yoğurt kesesini takarlardı. Herkesin yoğurt getiren bir yoğurtçusu vardı. Farfar ustanın da yoğurt kesesi çiviye takılırdı.
Alalların Hulusi köşeye çıkar. Farfar Ustanın duyacağı şekilde
--‘’Pis pis oca sönesicenin kedisi bula, bula ustamın bi kese yoğurduna mı göz diktim. Pis, pis oca sönesicenin kedisi’’ diye Farfar dükkândan çıkasıya kadar bağırırdı.
Farfar ustada dışarı çıkar. Sinkaf, sinkaf cevap verirdi.
--‘’Ulan……… Kodumun dırtlısı sen neccen benim yoğurdumu, sen kendi yoğurduna bak. Sana ne benim yoğurttan’’ derdi. Her pazartesi sabahtan bu atışma olurdu. Güne bu atışmaya gülerek başlardık. İşe geç gelip bu durumu kaçıranlar ‘’tüh be merasimi kaçırdık.’’diye üzülürlerdi. Onlar sanayinin güzelliği idiler. Nur içinde olsunlar. Baki kalan bu kubbede hoş bir seda imiş ANONİM
[aozeski@hotmail.com]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder