17 Ekim 2011 Pazartesi

Sümük olsaydı da alnıma yapıştırsaydım!..
ALİ ATASOY
Nacakların Deli Ali
Ali amcanın eşi hastaydı. Uzun süredir yatıyordu. Evin tüm işlerini Ali amca yapıyordu. Evlerde su şebekesi olmadığından meydan çeşmesinden bakırca, bakırca su taşıyıp bulaşık yıkıyor. Eşinin ihtiyaçlarını görüyor. Evi silip süpürüp, Kış günleri sobayı yakıyor. Külü atıyor. Evde ne iş varsa hepsisini Ali amca yapıyordu.
Üç senemi, dört senemi, yok ya baya altı sene falandı. Ali amca eşine bakmıştı. Bu durumu görenler ise Ali amcaya acıdılar. Belki de onun adına dua ederek ‘’Yarabbi Ali’ye iki rahmetten birini ver.’’ Veya ‘’Yarabbi Ali’ye sabır ver’’ demişlerdir. Ali amca için çok ben böyle dua edenleri duydum.
Derken bir gün duydum ki Ali amcanın eşi ölmüş. Ben de Ali amcanın eşinin ölümünden 15/20 gün sonra, babamı ziyarete Ekinhisar’a gitmiştim. Babam bakkallık işi ile uğraşıyordu. Dükkân’a girdim. Selam verdim babam ve Arkadaşı Ali amca da dükkânda oturuyorlardı. Ben babamın ve arkadaşı Ali Amcanın elini öptüm. Aklıma Ali Amcanın eşinin öldüğü geldi. Üç günden sonra başsağlığı dilenmez deriz ya. Atasözüne veya bu geleneğe aldırış etmeden;
Fazla zaman geçmedi her yanı üç hafta falan oldu daha taze olay diyerek ben ‘’Ali Amca başın sağ olsun. Eşine çok hizmet etmiştin. Hadi gari kurtuldun’’ deyiverdim. Toyluk işte. Ağzımdan düşünmeden / istemeden öyle çıktı. Bu arada da babamın sattığı gazozların kasalarından kendime oturacak yer ayarladım. Oturdum ki Ali Amcanın gözlerinden şapır, şapır gözyaşı aktığını gördüm. Kendi, kendime ulen dedim pot mu kırdık yoksa. Bu adam neden ağlıyor. Diye düşünürken. Babamın surat bi karış oldu.
-‘’Ali amca, epeyimin, neden ağlıyorsun. Eşin zaten yatalaktı. Sana çok meşakkat veriyordu. Evin her işini senin yaptığını herkes gördü biliyordu. Sana acıyordu.’’ Diye konuşuyordum ama bir taraftan da içim daralıyordu. Bir yerlerde hata yapmıştım ve hataya devam ediyordum. Ama nerde hata yaptım diye de içim, içime sığmıyordu. Söylediklerim doğruydu ama. Doğru yer demiydi bilmiyorum. Zaten bin düşün bi konuş. Denir ya… Ben düşünmeden konuşuyordum.
Ali amca sessiz, hareketsiz, öylece başını öne eğmiş kıpırdamadan duruyordu. Ali amcanın gözlerinden yaşlar, musluktan akan damlalar gibi hiç eksilmiyordu. Babamsa iyice kızmıştı. Mahkeme suratı gibi olmuştu yüzü. Zaten esmer olunca yüklü bulutlar gibi kararmıştı...Ha patladı ha patlayacaktı. Kafamın içinde şimşekler çakıyor, fırtınalar kopuyordu.
Ulan dedim. Üç günden sonra başsağlığı dilenmez derlerdi keşke demeseydim de Ali amcayı üzmeseydim. Halt ettin eşek herif diye de kendime kızdım. Dükkânda bir sessizlik, bir sıkıntı, bir ağırlık vardı. Ben konuştukça bostana giriyordum. Nece sonra susmayı tercih ettim. Ama iş işten geçmişti. Kimse, kimseye bakmıyor. Herkesin başı öne eğikti. Babamdan yiyeceğim fırçayı düşünürken. Ali Amca başını kaldırdı ve konuştu.
Oh dedim. İnan o konuşunca rahatladım, hava yumuşadı. Ama hiç duymadığım şekilde düşüncelerini katıksız söyledi. Bi de Deli Ali derlerdi. Ne Delisi be…
-Ahmet’im, Oğlum; Yalnızlık Cenabı Allah’a mahsusmuş. Hanımım keşke ölmeseydi de bir köşede otursaydı, dursaydı. Nefesini duysaydım. Her zaman ben ona hizmet etseydim. Çorba kaşığına üfleyerek çorbayı elimle yedirseydim. Bazen çaresizliğe düşsem de, o an duanın zamanı diye şükretseydim. Yine de ikindileri olunca şöyle karşılıklı oturup hasbıhal ediverseydik. Hatıraları bir Ooo, bir ben dillendirseydik. Cam kenarında sadece ikimiz. Ben ona şekerini karıştırıp çay ikram edip dursaydım. O konuşsa da ben dinleseydim. Benim kederim kaderimle takdir edilmiş. Kedere değil Ahmet, ben kadere teslim oldum.Benim kaderimde böyle imiş. Tam alışmışken çekip gitti güzelim.
Şikayetçi olmadım/olmamda/olamazdım da.
Keşke Sümük olsaydı da alnıma yapıştırsaydım. O öldü, ben mezara girdim.
İnna lillahi ve İnna ileyhi raciun… Ahmet’im. Dedi.
O sözünü hiç unutmam Sümük olsaydı da alnıma yapıştırsaydım.
Ali amca hem ağladı hem derdini döktü. Ama gözleri, sözlerinden çok şey anlattı.
Anlatan: Ticaret Bankası Emeklisi Ahmet OĞUZ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder