17 Ekim 2011 Pazartesi

HIDIRELLEZ ANISI - 1
Babama ferfinelere/ gezeklere katılıp katılmadığı sordum. Bana oğlum fırıncılık başka mesleğe benzemez. Biz gece çalışır gündüz yatarız. Ama tabii ki bizimde sosyal hayatımız oldu. Fırıncılar da bu toplumun üyesi. Bizimde kendi aramızda etkinliklerimiz oldu. Yaz aylarında gündüzlerin uzun olduğu zaman diliminde fırınımızda yemeğimizi yapar yeşille buluşurduk. Gerçekten çok güzel anılarımız olurdu. Fırıncıların gezegi uzun yaz günlerinde olurdu. Mevsim bahardır. Günlerden 6 Mayıs yani hıdrellez günüdür. Fırıncı esnafı usta ve kalfaları olarak önceden planlarını yaptık. O güne güzel güveç hazırladık. Arkadaşlar olarak toplandık hep beraber. Sazakta bahçeye gittik. O Bahçede öyle göbekli marul yetişirdi ki çok güzel yağlı, kocaman, kıyır kıyırdı. Bahçede havuz su dolu idi. Bir de kuyudan çekilen suyun şırıl şırıl ses vermesi, benim için ömre bedeldi.
Ben ayakkabıları, çorapları çıkardım paçaları sıvayarak havuzun kenarına oturup ayaklarımı havuza salladım, daldırdım. Havuzun üstü asma ağaçları ile örtülü, çardaktan güneş ışınları aradan dereden fır tarak geçenler bize ulaşıyordu. O güneş ışınlarının huzmesi rengârenk olur.
Bu arada eli yatkın olanlar salata yapar, kimi meyveleri kavun, karpuz ne varsa işte onları keserdi.
Kimisi bıçak nerde der bağırır, öteki de şu soğanlara bir Allahın kulu yardım etse de doğrasak gözüm yaşardı derdi.
Derken birisi elini kestirmiş, “Anam!” diye bağırır. “Elimi kestim” der.
Yanındaki “aman ha bıçağa bişi olmasın, elin iki üç günde kapanır” diye cevap verir.
Çıraklar birbiri ile atışırken Ümmet ‘’hişşşt gürültü yok len, başlatman çarkınıza’’ diyerek atışmaları durdururdu.
Kimisi “yaygıyı almadınız mı yahu? Nerde yaygı?”
Birisi gecikti ise buda zaten galle hala gelemedi diye gıyabında eleştirilirdi.
Kimisi de çıkar, avazı çıktığı kadar bağırırdı. Halla halla biz de ona bakardık.
Kimisi de şarkı türkü mırıldanırdı kendince... O da güzel olurdu.
Zaten çok zaman radyoyu götürmedi mi bi eksiklik olurdu. Dinlense de, dinlenmese de o radyo mutlaka bir köşede cızıldamalıydı.
Yoldan geçenler, bahçe kaşından kafayı uzatır selam verir, buyur etmeyi bekleseler de sadece ‘Aleykümselâm’ diye bilirdik. Ümmet ‘sürüde yat birisi oldu mu ahenk bozulur’ derdi.
Neyse; Derken Bizim Ümmet usta; ‘Ya rab bugün Hıdırellez, Bugün dualarımızı kabul et. Bana çağla yeşili impala cevrolet taksi nasip eyle. Şöyle gemi gibi ırlana sallana ben onunla Sandıklı’yı ağır ağır, aheste aheste dolaşam. Ya rab sen duaları kabul edensin. Valla senden başka dua edilecek makam yok. Sen her şeyin Rabbisin. Her şeyi verensin…..’ Dedi. Oradaki herkes anlaşmışçasına ona bakarak hep bir ağızdan ‘’ÂMİN’’ dedik.
Ardından çırak Orhan ‘Yarabbi bana da bi göz ev ver.’ Dedi. Hep bir ağızdan yine ‘Âmin‘ dedik. Ama Recep hem âmin dedi. Hem ‘len aslanım neccen bi göz evi madem âmin dedittiriyorsun. Çok odalı istesene be kabre herif’’ diye kızdı. Orhan “neden usta bana yeter, Allah sana versin koca apartman” dedi.
Recep ve hepimiz yine Âmin dedik.
Kimisi Avrupa’ya gitmek istedi. Onlara da hep beraber âmin dedik.
Kimisi evlenmek istedi ona da yine hep beraber âmin dedik.
Kimisi çocuk istedi ona da yine hep beraber âmin dedik.
Bir ben kalmışım, birisi usta sen de bir şeyler iste de âmin diyelim dedi. Ben de ‘Ya rab bana da her sene bolca odun kömür ver, kışın soğuklarda bol bol ısınayım’ dedim. Arkadaşlar bana da âmin dediler. Ümmet:
—Usta bol odun kömürü ne edeceksin, şurada et duanı da, elliağızlı amin diyelim odun kömür.... Dedi güldü.
Ben kışın odunsuzluğunu kömürsüzlüğünü yaşadım soğuktan yorganın üstünde kıl haba, elimizi yorganın dışına bile çıkaramazdık. Bana o lazım deyince tekrar Âmin dediler.
Şu an geldi geçti oğlum. İnan ki o gün hep dualarımız Allahın izni ile kabul oldu.
Ümmet bir gün işyerime çağla yeşili impala taksi ile geldi. Sarıldık sarmaş dolaş çaylarımızı içtik.
Recep Hisarın eteğinde bir apartman yaptı.
Ekmekçi Fahrettin Avrupa’ya gitmek istedi gitti. Ama üç beş sene sonra dönüşte vadesi bitmiş öldü.
Evlenmek isteyenlerde evlendi kimse yalnız kalmadı.
Orhan annesinin evinin yanından arsa aldı. Bir göz ev yaptı.
Bizde her sene bol odun kömürümüzü alıyoruz. Allaha şükürler olsun.
Hıdrellez tarihsel önemi olan baharın başlangıcı saydığımız sayılı günlerimizdendir. Bu günlerde halisane dualar mutlaka karşılık görür. Bu arkadaşlardan gerçek dünyaya göçenler oldu. Onlara Allahtan rahmet kalanlara sağlık sıhhatleri için duacıyım.
Babamdan bir hıdrellez günü anısını yazdım. Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer.

HIDIRELLEZ ANISI – 2
Babam hıdırellez anısını anlatınca Orhan Abiyin de hıdrellez anısını eklemek istedim.
Hıdrellez günü Orhan Abi evine telaşlı telaşlı gelir. Taksiden evin kapısına varmadan hanım, hanım diye içeri bağırır. Eşi:
—Orhan hayırdır ne oldu deyince Orhan abi:
—Hanım ne pişirdin diye sorar. Eşi:
Alaçaş pişirdim Orhan der. Fırıncı Orhan abi
—Tamam, Bu gün hıdrellezmiş kız, sanayi de kimse kalmadı herkes yeşile koştu. Bizde gidelim. Hemen onu bohçala, turşu al, yeniverecek başka ne varsa al gidiyoz.
Çay takımını da unutma kız der bağırır.
Eşi bakar ki Orhan bir yerlere götürecek. Daha önce demedi ama hemen çoluk çocuk hazırlanırlar. Kardeşinin hanımı falan taksiye binerler. Orhan abi cümbür cemaat taksiye bindirdiği hane halkını Kaplıcaya götürür. Herkes ikindi serinliğinde kimi saç hazırlamış onu yemekte, kimi mangala telaş elenmekte, kimi evden getirdiği hazırlığını yemektedir.
—Orhan abi Caminin etrafından bir sofralık yer bulur oraya sergiyi/sofrasını kurar. Otururlar. Hemen tüpü yakar çay suyunu kor. Sonra onlarda evden getirdikleri alaçaş yemeğini çala kaşık yerler.
Orhan abi bakar ki herkes et yiyor, herkes olmuş etobur. Derki “elin etinden bizim alaçaş daha lezzetli yanında da elma sirkeli turşuda salata da çok iyi gidiyo valla. Eh yemede seyrine bak” der, kaşığı alaçaşa deh eder. Çoluk çocuk hıdrellezi kutlarlar. Çocuklar sevinir. Çok mutlu olurlar.
Orhan abi daha önce fırıncı idi. Sonra yeni sanayide kahvecilik yaptı. Zaman zaman yanına uğrar, laflardık. Bir gün yukarıdaki olayı anlatmıştı. Bizde alaçaşı hıdrellezde et niyetine afiyetle yedik diyerek anlattı. Kahvecilik yaparken biz Konya’da fuar gezisine gittiğimizde haber aldık ki vefat etmiş. Allah Rahmet eylesin. Nur içinde yatsın hatırası var.
06.05.2009 aozeski@hotmail.com * [ozeski.blogspot.com]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder